İnsanoğlunun Arayışı

Kurak bir çölde gezen gezgin misali, suyu bilir, suya susamış ama nerede bulacağını bilmez, arar durur.

İnsanoğlu da bu misal, aşkla özünü arar durur.  Bulmak için önüne çıkan yöntemleri dener, o aşkı tekrar yaşamak için. Her denediği yöntem bir sınav, bir deneyim. Ondan alacağını alır ama yine bulamaz içini kavuranı. Bu kavuşma arzusuyla başka arayışlara girer. Karşısına çıkan kendi gibi beşer varlıkların onun içini kavuran bu aşk ateşini söndürecek suyu vereceğini sanır. Medet umar, beklentiye girer; hadi der, hadi her söyleneni yaptım neden bu içimdeki ateşi söndüremiyorum; daha da alevleniyor, yakıp kavuruyor beni.

Çağrı o kadar büyür ki, artık haykırmaya, yardım edecek başka birilerini aramaya devam eder. O aradıkça sınavlar zorlaşır. Sınavları geçtikçe olgunlaşmaya başlar. Artık ateşin kavurmasına alışmıştır, sakindir.

Yavaş yavaş anlar ki, o kalbindeki okyanusta çıkılan bu içsel yolculukta herkesin kayığı kendine, kimse kimsenin kayığını kullanamaz. Ancak sınavlardan daha önce geçenler kayığın nasıl kullanılacağını anlatır.

Önce kendi kayığını nasıl kullanacağını öğren. Sadece sen kullanabilirsin ve ancak o zaman kalbinin derinliklerinde seni yakıp kavuran o ateşi söndürmeye gidebilirsin.

Hiçbir zaman oldum deme >